SUYA BAKIP İÇEMEMEK - Simber Cana Özdilek

SUYA BAKIP İÇEMEMEK


‘’Su hayattır’’
Üç tarafı denizlerle çevrili, çam ormanlarının arasında ve yeraltı kaynak sularının zenginliği ile nam salmış bir ülkede susuzluk yaşamak nasıl bir duygu hep birlikte tecrübe ediyoruz. Ülkemiz, OECD’nin gelecekte tarımda su alanında risk taşıyacağını öngördüğü ülkeler arasında 10. sırada bulunuyor. Daha geniş bir ifade ile Türkiye, 2024-2050 dönemi içerisinde en çok risk arz eden ilk 15 ülke arasında yer alıyor. Çin, Amerika, Hindistan, Brezilya, Pakistan, Arjantin, Endonezya, Avustralya ise bizden önce risk arz eden ülkeler olarak öngörülüyor. Bizden daha vahim durumdaki ülkelerin de neredeyse tamamının okyanusa kıyıları var. Yine de hiç olmazsa su konusunda Amerika’dan iyi durumdayız diye arkamıza yaslanıp keyfini çıkaralım. Nasıl olsa birileri çaresini bulacaktır. 
Dünya Doğayı koruma vakfı (WWF) ‘nın araştırmalarına göre yeryüzünün %70’i sularla kaplı olmasına karşın sadece %3 ‘ü içilebilir, kalan %97’si ise tuzlu sudan oluşuyor ve içilebilir suyun büyük bir bölümü kutuplarda yer alıyor.
Hakikaten de Dünyanın %70’ininin, insan vücudunun ortalama %60’ının su olup da bu kadar su kıtlığı çekmemiz inanılmaz geliyor ama maalesef durum bunu gösteriyor.  Şu an zihnimde, filmlerden bilinen okyanusun ortasında ceketini yelkenli yaptığı tahta sandalında oturan ve susuzluk yaşayan  insan karakteri canlanıverdi.
Çok sevdiğim bir söz vardır: ’’Çaresizseniz çare sizsiniz’’
Doğayı taklit ettik; uçabilen, yüzebilen, su altından gidebilen araçları keşfettik. Dünyamızdaki canlılar biyolojik kodlarını çevreye uyumlu hale getirerek evrimleşiyor ve bu şekilde varlıklarını sürdürebiliyor. Bizler doğadaki tüm canlılardan farklı olarak bilimin de öngördüğü üzere düşünebilen pirimatlar haline geldik. Peki neden sandalın ortasında okyanusa bakarak susuzluk çekiyoruz. Neden evlerimizdeki kanalizasyon giderini diğer su giderlerinden ayırmıyoruz ve başka ihtiyaçlarımız için kullanılmak üzere arıtıp depolayamıyoruz, neden tuvaletlerde, bahçe sulamasında  içme suyunu kullanıyoruz. Dere sularının, akarsularımızın, tatlı sularımızın, yeraltı sularımızın kullanılır hale getirilebilmesi de mümkün olabilir mi?
  %3 içilebilir su hakikaten düşündürücü, o halde neden denizlerden su elde etmenin daha ucuz ve kolay yollarını bulamıyoruz. Üniversitelerde yüzlerce öğrenciye eğitim veriliyor. Hepsi sadece yaşamak için mi okuyor. Bir misyon da kazanıyorlar içinde yaşadıkları topluma karşı. O halde sorunlarımıza çözüm olacak bilim insanlarının sayısını artırmak, kendi ülkeleri için faydalı olabilecek materyallerle çalışma koşullarını sağlamak da toplumun onlara bir misyonu olmalıdır.
Arıtma kullanan belediye sayısının artırılması da bir diğer çözüm olabilir. Ancak nasıl çöplerimizi ayrıştırıyorsak, sularımızı da ayrıştırmanın vakti geldi de geçiyor. Küçük ölçekte yani evlerde, sitelerde, apartmanlarda mutfak giderleri ile kanalizasyon giderlerinin ayrılması, mutfak sularının tekrar bahçede veya yeniden kullanılır hale getirilmek üzere ayrıştırılması, su tasarrufuna katkı sağlayacaktır. Yağmur sularının biriktirilebilmesi için depolama alanları oluşturulması da bir diğer tasarruf yöntemi olabilir.
‘’Su Hayattır ve hayatı yaşanabilir hale getirmek de ellerimizde’’
 

[email protected]

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
09Şub

Bu işte bir kehanet var

02Şub

Unutmak istesem bile

26Oca
12Oca
05Oca

Sağlık olsun ama nasıl olsun

saniye sonra kapatılacak. REKLAMI GEÇ
Golden Key Residence 222