Gece’den sabaha kalan düşünceler...

TÜM YAZILARI SON GÜNCELLEME: 04 Ekim 2021 19:00

“Fikir birliği, bir olayı açığa kavuşturmak için getirilmiş en kötü delildir. Ve genellikle masumları zan altında bırakır.” Babamın ölüm haberini üç yıl önce aldım. Bir cumartesi sabahıydı. Mutfakta küçük oğlum Hamza Kaan ile kahvaltılık bir şeyler hazırlıyorduk. Eşim üst katta örtülerin altında sıcacık uykusuna devam ediyor, fazladan bir kaç saat daha uyumanın keyfini çıkarıyordu. Az sonra kenti saracak olan telaş henüz başlamamıştı. Kafam dün gece yazmakla meşgul olduğum öyküden artakalan düşüncelerle doluydu. Tekrar gece olsa da yazmayı sürdürebilsem, eksiklerimi tamamlayabilsem diyordum. Nedense insanları gece daha kolay gözlemleyebiliyordum. Hepsi sakinleşmiş, telaşlarından arınmış bir şekilde yataklarında daha kolay gözlemlenebilir oluyorlardı. Sabah iş yerinde personeline kan kusturan bir megalomanın, eşinin yanında cenin pozisyonunda yatması beni onları düşünmeye itiyordu. İnsanları ayaktayken gözlemlemekte zorlanıyordum. Çünkü insana ayaktayken istekleri yön veriyordu. Yatakta ise ihtiyaçları sarıyordu onları. Sırt üstü yatanlar, bir eli yastığın altında kalanlar, eşine ayaklarını dolayanlar, yan yatanlar, yatarken ayaklarını hava diken bile görüyordum düşlerimde, en gaddarları bile dış dünyanın vahşetinden sarsılmış birer çocuk oluveriyorlardı. Bir çoğu yaşamdan korkuyor bir çoğu afallıyordu. Bende geceleri pencere kenarından onları izlemeyi huy edinmiştim o aralar... Gündüzleri telefonum kapalı olur, kimsenin beni aramasından hoşlanmam. Beni yeteri kadar tanıyanlar için geceleri telefonum her daim açıktır. Ev telefonu da sadece aile bireylerinde olduğu için oda fazla çalmaz. Bizim evde ki ev telefonu beyaz sarayda ki kırmızı hat telefonu gibidir. Ancak özel ve ivedi durumlarda çalar. O gün ev telefonu çaldığında bekletilemeyecek bir haber olduğunu ve bunun da pek hayra alamet olmadığını anlamakta gecikmedim. Babam vefat etmişti. 4 saat gibi kısa bir sürede Fethiye'den İzmir'e geçmem gerekiyordu. Ve aklıma ilk gelen babam hakkında bir şeyler yazmam gerektiği oldu. Bugün bile bu durum garibime gider. Babamı çok severim. Bana okuma alışkanlığını o kazandırdı. Bir gece işten geldiğinde salonda tek başına elinde siyah kaplı bir kitapla görmüştüm onu. Üzerinde ki demiryolları kıyafetini bile çıkarmamıştı. Annemse uykusuzluğa fazla dayanamadığı için çoktan yatmış olmalıydı. İçimi bir merak sarmıştı. O yaşlarda siyah renk bana hep kötü, korkunç şeyleri anımsatırdı. Ve bu kitap korku üzerine yazılı bir kitap olmalı diye geçirmiştim içimden, ertesi sabah kimse görmeden annemle babamın odasında ki kütüphanede o kitabı aradım ama bulamadım. Daha sonraki günlerde arayışımı derinleştirdim. Kitap babamın yastığının altından çıktı. İsmi Mai ve siyahtı.. Yazarı ise daha sonraları anlayarak tekrar okuduğum Halid Ziya Uşaklıgil'di. Babam unuturum ya da kaybolur diye hiç bir kitabımını iş yerine götürmezdi. Bende o işte iken siyah kaplı kitabı okumaya başladım. Geceleri babam gündüzleri ben okuyordum. Babam kitabı okuduğumu anlamış olmalı ki bazı yabancı kelimelerin altına Türkçe karşılıklarını yazıyordu. Hayatta keyif alarak okuduğum en iyi kitaptı. Şimdi ise babam ölmüştü. Bana kimse hayatın altına çizik atarak not düşmeyecekti ve benim düşünebildiğim tek şey babam hakkında yazı yazmam gerektiğiydi. Aradan geçen üç yıl oldu. Kendime verdiğim sözü tutuyorum. Babam hakkında neredeyse her gün bir sayfa yazıyorum. Ve bittiğinde Gorki'nin Ana kitabının yanına koyulmasını temenni ediyorum. Bunca şeyi neden anlattım peki dersiniz; Gözlemlemeyi , düşlemeyi, sevdiğim için sokaklarda sık aralıklarla gezerim. Gezerken de insanların kalabalık olduğu yerlerde bulunmayı tercih ederim. İnsanların birlikteyken ki davranışlarını harekete geçiren dürtüleri nelerdir hep merak ederim. Ve kalabalıkların içerisinde girdiğim diyaloglarda beni rahatsız eden bir gelişme oldu. Bu rahatsız edici davranış biçimini sizlerle paylaşmak isterim. Bugünlerde dünyada erkeklerin kadınlardan daha kötü oldukları yönünde katılmadığım bir inanç var. Neredeyse tüm erkekler potansiyel birer suçlu. Bir çok erkek bir kadına merhaba demeye çekinir halde. Kaldırımda yanlarından geçerken adımlarını hızlandırıyor, kafasını bir suçlu gibi öne eğiyor, sağa sola çeviriyor, hatta bazıları o kadar ürkmüş ki telefonla konuşma numarası yapıyor. Bu toplumumuz adına çok üzücü bir durum. Kötünün cinsiyeti olacağını sanmıyorum. Bence kötülük bir çok kusuru olan insana mahsus bir şeydir. Nasıl ki geçmişte kadınların cadı diye yakılması iğrençse bugünde erkeğin kötülüğün kaynağı olarak gösterilmesi ve şeytanlaştırılması çirkin bir şeydir. Kusur, daha çok işlevsellikten uzak olan zihinde sanırım. Çözümü erkeği yermek, kadını kutsamakta olmamalı, daha çok insana dönük çözümlerde yatıyor olmalı… Babalarımız, abilerimiz, eşlerimiz kıymetli varlıklarımızdır. Ve hayatımızda sandığımızdan daha geniş bir sevgi alanını kaplarlar bu yüzden de sanırım daha fazla saygıyı hak ederler. Sağlıcakla kalın, sevgiyle kalın, eğer babanız hayatta ise onu bir arayın...

SON 5 YAZISI

"Uyanık şimdi kulaklarımın kulakları ve açıldı şimdi gözlerimin gözleri…"

18 Ekim 2021 13:24

OKU

Edebiyat Günü

15 Ekim 2021 10:45

OKU

Ölüm ( Deneme)

13 Ekim 2021 11:13

OKU

Bizi soyanlar göçmen ve yoksul değil; buralı ve zengin.....

11 Ekim 2021 14:08

OKU

Kerteriz Alma

08 Ekim 2021 10:47

OKU